Mende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var
Âşık-i sâdık menem Mecnûn’un ancak adı var
………………………………………………………Fuzuli
Necid çölünde rüzgarlar bazen deliye döner, kumları kaldırıp bir başka yere taşır durur. (*)
Çöl yolcularından birkaçı, garip bir itikadla:
“Çöl, Mecnun’u hatırladı yine” der.
Bazıları inanır bazıları inanmaz…
Veda Kuyu’sunun başında konaklayan her kervanda, elleriyle uzakta harabe haline gelmiş bir yeri gösterip, işaret eden biri çıkar mutlaka.
“Biliyor musunuz? Mecnun’un asıl yurdu burasıymış” diye konuşur sonra.
Kervandakiler sorar;
“Ya Leyla’nın yurdu?”
Adam, bir yer göstermeden;
“Çok yakında bir yerdeymiş, ama o da harabe haline gelmiş” diye cevaplar.
Bazıları inanır bazıları inanmaz…
Sonra, yaşlı biri, sakalını sıvazlayıp dalgın gözlerle konuşmaya hazırlanır:
“Bir zamanlar” diye başlar ve anlatır efsaneyi…
Kervan tekrar yola koyulup uzaklaştıklarında, Veda Kuyusu’ndan boğuk bir çığlık işttiğini söyler gençlerden biri.
Bazıları inanır bazıları inanmaz…
“”Leyla” diye uzun bir çığlıktı” diyerek, ısrar eder aynı genç.
“İçinden gelmiş olmasın sakın, o Leyla çığlığı?” diye bir söz atar ortaya, bir diğeri gülerek.
“Leyla diyerek mi bağırdı, Mecnun diyerek mi?” diye takılır.
Yaşlı adam, gözleri dalarak sözü noktalar:
“Ha Leyla ha Mecnun. Ha Mecnun ha Leyla!”
Söz bitmiştir artık…
Bazıları inanır bazıları inanmaz…
* : Müellifi bilinmeyen ve sadece bir kaç sitede imla ve dilbilgisi kurallarından yoksun olarak bulunan bu hikaye düzenlenerek, biraz da değiştirilerek buraya kopyalanmıştır. Her hakkı saklı olabilir.
Bu arada, bu yazıdan bu günü kutladığımızı zannedenler avucunu yalasın. Bu safsataya, bazıları inanır, bazıları inanmaz…